Kopya ürünler tüm dünyada üreticilerin canını sıkan bir konu olarak gündemde. Avrupa da kopya ürünler yüzünden oluşan ticari hacmin 300 milyar dolar civarinda olduğu ve etkilenen işçi sayısının da 200 bin dolaylarında olduğu belirtiliyor*
Üreticiyi ve dolayısıyla ekonomiyi olumsuz yönde etkilediği kadar; tasarım tutkunu tüketiciyi de zor durumda bırakan kopya ürünlere yaygın bir şekilde ülkemizde de rastlanıyor
Tasarımcıların “özgün olma, taklit edilememe” kaygısı artık tasarım sürecinin içerisinde net bir şekilde yerini alırken; çoğu tasarımcı- üretici de ticari haklarını, “ ilk kopyası çıkana kadar ne kadar kazanabilirsek” bakış açısı ile değerlendirebiliyor.
Sonuçta kopya ürünlerle ençok kaybeden taraflardan biri kuşkusuz tüketiciler.
orjinal olmayan, dolayısı ile üretim / malzeme kalitesi belli bir düzeyde bulunan ürünlere orjinali kadar para ödememek işten bile değil. Bazı kopyalar var ki gerçeklerinden ayırdetmek mümkün değil.
Bu konu hakkında üreticiler de belli başlı önlemler alıyor elbet.
Kopya bir mobilyayı öncelikli olarak malzeme kalitesinden anlamak mümkün olabliyor. Avrupada yapılmamış bir kopya ürünü, öncelikli olarak malzemesi ele veriyor. Zira çinde veya türkiyede orjinalde kulanılan kalitede, dokuda malzemeler bulmak her zaman mmüknü olamayabiliyor.

Örneğin bir paltrona frau deri koltuğun dikiş kalitesi, deri kalitesi, diğer tüm örneklerden farklı konumlanmış durumda.
Özellikle metal, kromajlı- kaynaklı veya döküm eşyalarda da birleşim ve malzeme kalitesine bakarak belli bir kalite aramak mümkün olabilir
Malzeme ve işçiliğin ötesinde yine pek çok firma sorunun ötesine orjinal imzalar, damgalar , etiketler ve hatta gizli gerlerde bile rastalanbilecek logo kullanımı ile geçmeye çalışıyor. Vitra sandalyelerin , markası, tasarımcı isimleri ve yılları damga olarak alt kısımda yer alırken, republic of fritz hansen, mooi,marimekko gibi özgünlüğü değer bilen markalar etiketlerini oldukça bariz bir sekilde ürün üstüne konumlandırıyor.
Yine bir paltrona frau koltuğu ele alırsak, gerek iç astarlarda özel dokunmuş logolu kumaşın tercih edildiğini ve minde arkasında görünmeyecek bir kısımda deri üstüne markanın işlendiğini görebiliriz.

Plastik ürünlerde durum biraz daha farklı. Malzeme doğası gereği fazlaca yaygınlaşabilen plastik ürünlerin, kopyaları ufak tefek farklar ile üretilebiliyor. Kalıp ve enjeksiyon yöntemi ile üretilen bu tasarımlarda , üretici / tasarımcı firma da çareyi üretim teknojisindeki detayları kullanmakta bulmuş.

Genel olarak tüm plastik ve poliüretan sandalye- koltuk gibi üeşyaların ojinalleri yekpare, eksiz ve devam eden çizgiler; hatlar ile karşımıza çıkarken bu tarzdaki ürünlerin kopyalarında çeşitli ek yerleri ile karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.

Örneğin kartell firması tarafından üretilen bir lambayı ele alalım; bu lamba tasarımının konturu küreyi tamamlayacak şekilde aşağı da kıvrılıyor. Oysa kopyasını üretecek firma için bu çok pahalı bir yatırım. O oynı ürünü yarım küre olarak üretip , aynı ebatlarda ve renklerde fiyasaya sürmeyi tercih edecektir. Çok bilinçli olmayan bir göz ilk başta bu ayrımı yapamayacak; ve çok rahatlıkla orjinal ürün zannedebilecektir. Bu tarzda farklar ik ürün yan yana geldiğinde açıkça ortaya çıkabilir.

Düonyada bu alanda patent savaşları hüküm sürerken, pek çok kurum kopya ürüne karşı dikkat çekmeye çalışıyor bunlardan en etkileyici olanı, 1977 de prof. Rudo busse tarafından ortaya çıkarılan “plagiarius” negatif ödülleri. Her yıl almanyada düzenlenen ambiente fuarında bir serg ive basın toplantısı eşliğinde verilen “ aktion plagiairus ödülleri en başarılı kopya ürün üreten firmalara veriliyor

Diğer bir girişim olan ACID ( anti- copying in design)’e ise firmalar üye oluyorlar ve kendi özgürlüklerini, haklarını korumak adına başta fuarlar olmak üzere çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Kendi bloglarında çeşitli firma ve ürenleri deşifre ederken; ve kullandıkları “ ACID üyesidir” logosu ile müşterilerini bilgilendirmeyi hedefliyorlar

* aktion plagiarius verileri